İsmet İnönü’nün vefatının ardından yazar Tarık Buğra’nın Tercüman gazetesinde kaleme aldığı yazı;
Büyük Adamlar vardır ve büyük adam görüntüsü veren büyük hayatlar vardır. Bizim İsmet İnönü’müzün yaşadığı uzun dönemin binbir tesir ve unsurdan oluşan engebeli, kesik ve yer yer balta girmemiş ormanlarla kaplı arazisinde bu iki bölgeden birisine yerleştiği muhakkak. Fakat hangisine? Yoksa ikisine birden ve bir asma köprü gibi mi?
Bu çetin sorunun cevabı gelecek nesillerin ve tarihin önlenemez ödevidir. Bizim kesin olarak söyleyebileceğimiz sözler ortadadır: İnönü bir büyük hayat yaşadı. Gelmiş geçmiş sayısız Devlet Adamı’nın ortak ümit, hayâl ve arzularını şahsi adına büyük çapta gerçekleştirdi. Ve böyle bir hayatın gururları, sevinçleri, şerefleri, şanları, nimetleri ile birlikte acılarını, zorluklarını, kayıplarını, yenilgilerini de tattı. Böyle bir plânda bu berikilerin ağırlığı elbette öncekilere eşittir.
Büyük hayatların kaderi budur: Başarısızlıklar, başarılar kadar çarpıcı, kayıplar kazançlar gibi geniş çaplı, antipatiler de kinlere, düşmanlıklara dönüşmeye elverişli ve daima hazır bir halde, sempatilere, hayranlıklara, mutlak bağlılıklara göredir.
Bütün bunlar «büyük adam» portrelerindeki ortak çizgilerdir. İNÖNÜ portresini, hiç şüphesiz, renklerini ve öteki çizgilerini objektif bir şekilde tespit edecek olan ileriki nesiller tamamlayacaktır. Bize ille bir tahminde bulunmak düşüyorsa veya düşerse deriz ki, İSMET İnönü bu kadarlık görüntüsüyle dahi son dönem Türk toplumunun büyük devlet adamlarından birisi sayılacaktır. İsmet İNÖNÜ eşi çok az görülen alınyazılarından birisine bağlı yaşadı. Bu kaderde bahtsızlıkların en şiddetlileri bahtların en güzelleriyle yan yana, iç içe sürüp gitti. Bir toplumun sert dönemeç aldığı, yapısı bütün boyutları ile değiştirmek durumuna düştüğü bir döneminde bu kader önlenemezdi.