Sivas olaylarında suçlananlardan birisi de Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu. İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alınan Belediye Başkanı ile görüşmemek olmazdı. Kendisi ile uzun bir söyleşi yaptık.
Not: Röportaj metni ve görsel rusencakir.com sitesinden alınmıştır.
Yazının Orijinal linki
Olayları kim yaptı?
Karamollaoğlu: Bunu söylemek biraz zor. Burada halkın bir galeyanı var. Ama bu galeyanın bir oteli yakmaya dönüşmesi farklı, Emniyet, ‘Provokatörler var’ diyor. Ama kim, onu bize söylemediler.
Bunlar dışarıdan mı gelmişler?
Karamollaoğlu: Onu da bilemiyorum. Biz, hadiselere vakıf değiliz.
Kalabalığa konuşurken herhalde tanıdığınız bazı insanları görmüşsünüzdür.
Karamollaoğlu: Bu, başka bir konuşmaya benzemiyor. İnsan, hadiseler sırasında heyecan içinde söylediği sözleri pek kestiremez ve o anda da gözü kimseyi görmez, seçemez. Birisine özel olarak bakarsınız, görürsünüz.
Dış güçlerin tahrikinden söz ediliyor. Ama yabancı bir ülke buraya kendi vatandaşını göndermez, büyük ihtimalle Türk vatandaşı ve hatta Sivaslıdır…
Karamollaoğlu: Tabii, bu mümkün. Ama bizim bu bilgiye sahip olmamız mümkün değil.
Ama burada partinizi ve doğrudan sizi tehdit eden bir olay var.
Karamollaoğlu: Ama biz bunun farkında değildik ki. Taa ki hadise bitene kadar. Biz arkadaşlara dedik: ‘Bu hadisede dahli olanları, gücünüz yeterse, kim olursa olsun mutlaka açığa çıkarın.’ İşin garip tarafı, bizim bu hadisede hiçbir rolümüz yok. Ama, belediye başkanı RP’li diye bütün şimşekler üzerimize geldi. Eğer ben RP’li olmasam ve aynı hadiseler cereyan etseydi, ‘Başkanı taltif etsek iyi olur’ derlerdi.
Ortada bazı RP üyelerinin, belediye çalışanlarının, Cafer Erçakmak gibi üst düzey bir partilinin dahil olduğu yolunda somut iddialar var.
Karamollaoğlu: Belediye encümen üyesi illa üst düzey bir parti yöneticisi değildir.
Ama sıradan bir parti üyesinden de farklıdır.
Karamollaoğlu: Elbette, elbette. Ancak ben Cafer Erçakmak’ın öğleden sonra bir basın toplantısı yaparak durumu açıklayacağını ümit ediyordum. Kendi yönünden bu en avantajlı şeydi. Hatta Emniyet Müdürü bana ‘Bize göre bu adam dördüncü, beşinci bir adam. Hadiseyle ilgisi yok’ dedi. Diyelim ki Aziz Nesin’e vurmuş, vurmuşsa cezası var, ama hadiseyle ilgisi yok. Biz Cafer Erçakmak’ı ne savunacak ne suçlayacak noktadayız.
Ama takdir edersiniz ki Cafer Erçakmak’ın ortaya çıkmaması…
Karamollaoğlu: Kendisi için iyi değil.
Sizin için de.
Karamollaoğlu: Doğru. Şimdi genelde kamuoyunda suçlanır durumda. İlerde mahkeme safhasında kendi aleyhinde birtakım deliller sunulacak, o zaman kendisini müdafaa edemeyecek. O kadar, iki-üç gün önce gazeteciler, ‘Yakalanmış, emniyette’ dediler. İnşallah dedim. Aradım Emniyet Müdürü’nü, ‘Kesinlikle doğru değil’ dedi.
Şimdiye kadar yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim, İslami ve sağ kesimin, otel yakmaya kadarki gösterileri olumlu bulduğu yolunda. Ancak katliamla birlikte iş değişiyor.
Karamollaoğlu: Burada kesin olarak her kesim var. Emniyetin söylediği gibi bir sürü sarhoş da var. İnsanlar sarhoş da olsa, bir türlü tepki göstermiş olabilirler. Her gruptan insan vardı, belli bir organizasyon yoktu. Ama bunu istismar edenler mutlaka vardı. Provokasyon işinde ehli insanlar olması lazım. Kim bunlar? Ben onları bilme durumunda değilim.
Diyelim ki provokatörler vardı. Bunların birtakım kisvelere bürünmesi gerekiyor. Eğer birtakım provokatörler varsa bunlar İslami bir kisveyle ortaya çıktılar sanıyorum. Bazı kişiler, açık açık Humeyni yanlılarını suçluyor.
Karamollaoğlu: Bunu yapanları bilmeden bir şey söylemek çok zor ve yanlış olur. Türkiye’de bizi tenkit eden birçok kesim var. Cami cemaatinin hepsi RP’li değil. Çalışma metodumuzu tenkit eden, halimizi tavrımızı beğenmeyenler, Allah muhafaza etsin, tahrikle itham edenler var. Kim yaptı, bilemem. Zaten polisten beklediğimiz, bunu ortaya çıkartması. Bunlar, bu işi planlı da yapmış olabilirler. Türkiye’nin üzerinde çok senaryolar var. Bir zamanlar Türkiye çok sakindi, etrafı yanıyordu, şimdi etrafı biraz sakinleşti Türkiye yanmaya başladı.
Dolayısıyla planlı bir olaydan bahsediyorsunuz.
Karamollaoğlu: Bu hadiseler, kesinlikle kendiliğinden meydana gelmiyor.
Yani size göre Sivas gibi çaplı bir olay, bir organizasyon sonucudur.
Karamollaoğlu: İlla böyledir demiyorum
Provokatörler olsa da provoke edilenler de var.
Karamollaoğlu: Tabii. Elbette bir insanı tahrik etmek suç ama o insanın tahrike gelerek suç işlemesi de suç.
Siz Sivas Belediye Başkanı olarak yaralıları, ölüleri gördünüz, ne hissettiniz?
Karamollaoğlu: Bir belediye başkanının kendi döneminde vuku bulan böyle bir hadiseyi unutması mümkün değil. Elbette bu hadiselerde benim mesuliyetim yok. Ama olması beni tabii üzer. Bundan kurtulmak mümkün değil.
Peki bir Müslüman olarak ne hissettiniz?
Karamollaoğlu: Bir kere İslamda hiç kimse kendi kendine karar vererek insanların katline fetva veremez. Bu kesin bir hüküm. Yakma hadisesi ise İslamda ayrıca yasaklanmış. Her suçun bir cezası var, ama yakmayı Cenab-ı Hak yasaklamış. Bunu bir Müslümanın yapması mümkün değil. Galeyana gelen biri yapabilir de, onu Müslümanlıkla bağdaştırmak mümkün değil. Zina da hırsızlık da haramdır ama bir Müslüman yaparsa cezasını çeker. Yakmaya gelince, ister İran şöyle desin, şu öyle desin, İslami yönden hiçbir zaman kabul edilemez.
İç Anadolu’daki RP örgütlenmesi içinde, yenilikçi imaja en yakın isim sayılıyordunuz.
Karamollaoğlu: Sivas’ta RP’li bir belediye başkanı olarak bizim yaptığımız çalışmalar Türkiye’de farklı bir hava yarattı. Köroğlu misali, yaptığımızdan daha büyük hale geldi. Bu da bize teveccühü artırdı. Buraya bazı Alevi vatandaşlar geldi, çok üzüldüklerini söylediler. Sivas’ta ayrım yapılmaması konusunda çok çalışmamız oldu. Bundan dolayı mesela Aleviler bize birçok yerde büyük yakınlıklar gösterdiler. Bu mahallelere çok büyük hizmetler götürüldü. Hatta bu hadiseler olmasaydı muhtarlar teşekküre gelecekti. Bunlar abartılınca, bu potansiyel başka yerlerde örnek gösterilmeye başlandı. O zaman ‘Sivas’ta öyle bir oyun oynayalım ki bunlar bir daha altından kalkamasınlar’ diyenler olmuş olabilir hissindeyim. Mesela bazı gazetelerde hiçbir neden yokken özel olarak hedef gösterildim. Vali de, Emniyet Müdürü de hadiselerin önlenmesi için ne kadar çırpındığımı belirttiler. Bu hadiseyi kardeşim yapsa cezalandırılmasını isterim. Bunu onaylamak mümkün değil. Ama bir bakıyorsunuz sadece politik sebeplerle bir şeyler çevriliyor. Bir hadisenin bu kadar çarpıtılabileceğini aklım hayalim almıyor.
Atılan sloganlar, insanların giyim kuşamları belli. Sivaslı olmayanların eylemlerle RP’li Belediye Başkanı olarak sizi özdeşleştirmeleri biraz olağan değil mi?
Karamollaoğlu: Bunlar olabilir de, suçlamak olamaz. Ben şimdi falan ile filanı suçlarsam, onları mesnetsiz olarak mahkûm etmiş olurum. Sloganlara gelince sonradan öğrendim ki cemaat namaz kılarken dışarıda davul çalınıyormuş. Namazdan çıkanlar tepkilerini böyle göstermiş olabilirler. Ama cemaatin hepsi Refahlı değil ki! Zaten cami cemaatinin hepsi Refahlı olsa bütün Türkiye’yi alıp götürürüz.
Gözaltına almanlar arasında parti üyeleri var mı?
Karamollaoğlu: Bilgi verilmiyor, ama duyduklarımız var tabii. Ben emniyete, gazetelerde yazanlara göre adam arıyormuşsunuz diye sorduğumda ‘hayır’ dediler. Öyle olunca biz üzülüyoruz. Haksızlık, zorbalık, zulüm konusunda herkes ittifak etsin, onun dışında bütün partiler siyasi strateji ve metodlarını ortaya koysunlar istiyoruz. Bir yerde birisine zulmedilince birlikte karşı çıkalım. Adil olma konusunda ittifak şart. Bunu yaparsak ilerleriz.
İnsanların zulme karşı birleşmesi konusunda, özellikle büyük şehirlerde birtakım diyaloglar vardı. Ama televizyonda da görüldü, otel yanarken insanlar seyretti ve tekbir getirdiler. Siz bunu onaylamıyorsunuz ama artık sol yayın organlarının çoğunda solcu ve İslamcı aydınlar arası diyaloğun gereksiz ve anlamsız olduğu yazılıyor.
Karamollaoğlu: Bu hadise kime zarar veriyor? Bize zarar veriyor. O halde bunu bizim planlamamız mümkün değil. Bunu başka birileri, biz suçlanalım diye planladı.
Peki, bu suçlamayı nasıl bertaraf edeceksiniz?
Karamollaoğlu: Düşünün, bana ‘Siz tahrik ettiniz’ deniyor. Ben ‘Yapmadım’ diyorum, ‘ispatla’ deniyor. Hoppala, bu soru o kadar abes ki! Bir insan birinin suçlu olduğu hakkında delil getirirse, olmadığı hakkında bir şeyler söylenebilir. Toplum psikolojisinde akıl ve mantık kaybolur. Akıl ve mantık gidince de bazı insanlar onu kullanabiliyorlar, istediği gibi bağırtabiliyorlar.
Ama sonuçta İstanbul’daki insan, bağıranı görüyor.
Karamollaoğlu: Tamam da ben ne yapayım? Siz söyleyin, ben ne yapabilirim?
Mesela şöyle bir şey yapabilirsiniz. Ülkede devlet de RP merkezi de dahil olmak üzere birçok kişi ve kurum ‘Aziz Nesin tahrik etti’ dedi. 37 kişinin ölmesinden neredeyse hiç söz edilmedi. Nasrettin Hoca misali hırsızın hiç mi suçu yok?
Karamollaoğlu: Tabii genel merkez için bir şey diyemem de biz bu hadiseyi hiçbir zaman tasvip etmedik, tel’in de ettik.
Ama tel’in konusu o zaman pek yansımamışa benziyor.
Karamollaoğlu: Belki yansımamıştır. Bir kere insanların bu şekilde cezalandırılmasına hiçbir Müslüman ‘Evet’ diyemez. Farzedelim ki, bir şey demiş olsa, bu adam İslamı temsil etmiş olmaz ki! Düzenli toplantı yaptığınız zaman bazı tedbirler alırsınız, böyle toplantılarda çoğunluk, düzenleyenleri bildiği için tahrikçilere karşı biraz uyanıktır. Ama düzensiz bir toplantıda kimse dinlemez. Ben bunu yapanların bir kısmının akıllarını kaybettiklerini düşünüyorum. Eğer bir ajan tahrikçi yaptıysa ayrı konu tabii. Aziz Nesin’in fikrini tel’in etmek başka, otel yakmak başka bir şey.
Sivas bu lekeden nasıl kurtulacak?
Karamollaoğlu: Zor iş tabii. Bu dönemin belediye başkanı olarak bu acıyı hep çekeceğim. Kolay değil, insanlara çok iş düşüyor. Benim duyduğum kadarıyla Alevi-Sünni ayrımıyla ilgili hiçbir slogan atılmadı. Şimdi bu hadise bu noktaya getirilmeye çalışılıyor. Acısı olan insanların acısını paylaşmamak mümkün değil. Yaşananların ardından Türkiye’ye nasıl zarar gelemeyeceği konusunda hep birlikte bir şeyler yapmak lazım. Elbette zor, ama tahriklere kapılmadan davranmalıyız. Zamanı geri çevirmemiz mümkün değil, bu hadiseyi kullanmanın da hiçbir faydası yok.
Ama ortada Türkiye’deki Alevi topluluğun sembol isimlerinin öldürülmüş olması var.
Karamollaoğlu: Bu doğru da, peki ne olsun? Sivas’taki Alevi vatandaşların yüzde 90-95’inin Alevi-Sünni meselesiyle alakası olmadığım biliyorlar. Söyledikleri şu: ‘Dışarıdan gelen birtakım gençler var. Bunlar halkı galeyana getirmeye çalışıyorlar, hakaret ediyorlar hatta. Biz bunları biliyoruz. Ricamız, şu sıralarda bizim o taraflara gelmeyin.’ Bu hadisenin yarasını akl-ı selim sarabilir.
Gecen cuma namazını Alibaba Mahallesi’nde kıldığınız yazıldı.
Karamollaoğlu: Bunu ben de okudum. Ama bunu da yalanlayamam ki! Ben Çimento’da, şehrin 10 km. dışında kıldım namazı.
Bir gün Alibaba’ya gideceksiniz herhalde?
Karamollaoğlu: Tekrar irtibat kurmak mecburiyetindeyiz. Emin olun, bu memleketin Alevi-Sünni meselesi yok. Bu memlekette oturup sorunların üstesinden gelme mecburiyetimiz var. Tabii başkaları ‘Sizin için bunları söylemek kolay diyebilir. Biz bir şey diyemeyiz. Onun arkasından başka bir yerde 20 küsur vatandaş katlediliyor. Şimdi bunu da Sivas hadisesine bağlıyorlar. Bu şekilde halletmemiz mümkün değil ki. Fikir, ancak sakin, anarşi olmayan ortamda yeşerir. Anarşiden, kargaşadan bizden daha çok kaçan bir parti yoktur. Biz ne yapıp yapıp sulh ortamını kurmak ve muhafaza etmek zorundayız. Sulh ortamı yoksa insanlar hisleriyle hareket etmeye başlarlar, o zaman mantık kalkar.
Sonuçta yananın Sivas olduğunu söyleyebilir iniyiz?
Karamollaoğlu: Aslında en büyük zararı gören Sivas oldu.
Yani Sivaslı kendini yakmış oldu.
Karamollaoğlu: Burada Sivaslı kendini yaktı demek çok isabetli değil, ama bu hadisede en büyük zararı Sivaslı ve Sivas gördü.
18 Temmuz 1993 – Milliyet Gazetesi