Fethullah Gülen soruşturmasını yürüten DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, iddianameyi mahkemeye sundu. Yüksel’e göre Fethullah Gülen en tehlikeli ve güçlü irtica örgütünün başı.
Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, Nurcu cemaat liderlerinden Gülen’e, Terörle Mücadele yasası’nın 7. Maddesine dayanarak, gizli örgüt kurmak suçlamasıyla dava açtı. İddianamede, Fethullah Gülen’e 10 yıl kadar hapis cezası verilmesi istendi. Örgüt hakkındaki inceleme sürüyor.
Gülen’in teokratik devlet kurmayı hedeflediği belirtilen iddianamede, ılımlı görünerek laik çevreler dahil, etkinlik kurmaya çalıştığı anlatılıyor. İddianamede, “Siyasilerden destek alıyor ve siyasileri destekliyor” denilerek, Başbakan Ecevit dahil, parti liderlerine yönelik imalar yer alıyor.
Fethullah Gülen’e ağır darbe
ANKARA – Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul DGM tarafından gıyabi tutukluluk kararı kaldırılan Nur cemaati lideri Fethullah Gülen hakkında dava açtı. Başsavcılık, Gülen için ‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesine göre, 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası istedi. Gülen cemaatinin legal ve illegal yapılanması hakkında da ayrı bir soruşturma yapılıyor.
Manevi baskı ve cebir
DGM Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından hazırlanan 79 sayfalık iddianamede, Gülen’in bu amaçlarını gerçekleştirmek için gizlice örgütlendiği ve halk üzerinde ‘manevi baskı ve cebir uyguladığı iddia edildi. Yüksel, Gülen’in yazdığı kitaplar, konuşmalarını içeren video kasetleri, Genelkurmay, Emniyet ve Jandarma’nın Gülen hakkındaki raporlara ve Işık Evleri’nde kalmış biri askeri lisede okuyan iki öğrencinin ifadeleri ve Gülen ve Nur cemaatiyle ilgili daha önce verilmiş mahkeme kararlarını iddialarına delil olarak gösterdi.
Teokratik İslam diktatörlüğü
İddianamede, amacının ‘devletin tüm sistemlerinde İslam hükümlerini egemen ‘alarak teokratik bir İslam diktatörlüğü kurmak olduğu’ belirtilen Gülen grubunun silsile şeklinde örgütlendiği vurgulandı. Yüksel, bu silsileyi şöyle sıraladı: Tarikatın başı; Fethullah Gülen, danışman kadrosu, şehir imamları, esnafı organize eden imamlar, semtlerden sorumlu imamlar, ev düzeyinde görevli imamlar, bireyleri kontrol eden imamlar. Gülen’in izlediği strateji ise şöyle açıklandı: “Bünyesindeki vakıf, okul ve dersaneleri kullanarak eğitilmiş gençlerden oluşan taban oluşturmak, devletin bütün kadrolarında, bürokraside, Milli Eğitim ve Emniyet’te kadrolaşmak, yurtdışında, Türkiye’de kurulacak siyasal İslam’a sempatiyle bakacak bir gençlik oluşturmak” İddianamede; Gülen’in amacı için okullarında beyinlerini yıkadığı gençlikle oluşturacağı toplumu kullanmayı planladığı belirtildi. Zeki ve becerikli öğrencilerin sağlanan imkanlarla cemaate bağlandığı ifade edilen iddianamede, Gülen’in düşüncelerinin öğrencilere evlerde, okullarda, kamplarda öğretildiği kaydedildi. İddianamede bu toplantılarda Atatürk’ün devrimleriyle toplumu İslam’dan ve inançtan uzaklaştırdığı için ‘deccal’ olarak tanıtıldığı anlatıldı. Askere karşı polis Cemaatin özellikle Samsun-Adana hattının batısındaki illerde, üniversite çevrelerinde ve Erzurum’da faaliyetlerini yoğunlaştırdığı belirtilen iddianamede Gülen’in 88 vakıf, 20 dernek, 128 özel okul, 218 şirket, 129 dersane ve yaklaşık 500 öğrenci yurdu ile 17 yayın organı, ortalama 250 bin tirajlı gazete, TV istasyonu ve iki ulusal radyoyu denetim altında tuttuğu belirtildi. Yüksel, grubun büyük kuruluşlarını şöyle sıraladı: Zaman gazetesi, Samanyolu TV, CHA, Sızıntı ve Aksiyon dergileri, İş Hayatı Dayanışma Derneği, Asya Finans, Işık Sigorta, Çağ öğrenim işletmeleri, Fatih Eğitim kuruluşları, Samanyolu Basın Yayın, Feza Gazetecilik, Ufuk ve Fırat Eğitim, İstanbul FEM Dersanesi, Akyazılı Orta ve Yüksek Öğrenim Vakfı, Türkiye öğretmenler Vakfi, Türkiye Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, özel Maltepe Dersaneleri.
Gülen’in, TSK’yı en büyük engel olarak gördüğü belirtilen iddianamede, “TSK’ya karşı uyguladığı politika, hoş görünme, TSK’ya karşı bazı politikacılardan alınmış tavizlerle polisi güçlendirme, böylece denge sağlama, etkinleştiği polis camiasını gerektiğinde TSK’ya karşı kullanma şeklindedir” denildi. Grubun TSK’ya sızmak için askeri okullardaki öğrencileri ‘kültür düzeyi yük-sek ve türban takmayan’ grup üyesi bayanlarla evlendirerek 10 yıl içinde TSK’da söz sahibi olmayı hedeflediği iddia edildi. Yüksel, grubun 35 ülkede akı üniversite, 236 lise, iki ilkokul, sekiz yabancı dil ve bilgisayar merkezi, beş üniversiteye hazırlık kursu ve 21 öğrenci yurduna sahip olduğunu kaydetti. Grubun geniş finans kaynaklarına sahip olduğu ifade edilen iddianamede eğitime finans sağlamak amacıyla bağlı kuruluşlardan ‘vergilendirme’ adı altında aylık ve yıllık aidatlar toplandığı belirtilen iddianamede Gülen Grubunun siyasi partilere destek verdiği yolunda duyumların olduğu belirtilerek “1997’de Aysa Finans Kurumu devletten 533 milyar lira teşvik almıştır. Bu finans desteği için siyasi parti ve bürokratları kullandığı manası taşımaktadır” denildi. Yüksel, Gülen’in önemli para kaynaklarının ışık Sigorta, Asya Finans, İş Hayatı Dayanışma Derneği ve Genç İş Adamları Derneği olduğunu kaydetti.
İddianamede Fethullah Gülen’in Saidi Nursi’nin devamı olduğu kaydedilerek, Saidi Nursi’nin Türkiye’de ayrı bir Kürt milleti bulunduğu, Atatürk’ün deccal olduğu yolundaki sözlerine yer verildi. Saidi Nursi risalelerinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 1965’de verdiği kararla da mahkum edildiği belirtilen iddianamede, Nurculuğun şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmak ve hilafet ve saltanatı geri getirmek amacı taşıdığı kaydedildi. İddianamede Diyanet’in yayınladığı Nurculuk Hakkında adlı kitaptan da alıntılar yapılarak Nurculuğun İslam’a aykırı olduğu fikri dile getirildi.
Askeri öğrenciye çengel
İddianamede Fethullah Gülen’in, Maltepe Askeri Lisesi’ne sızmaya çalıştığı, bu öğrencilerin zaman zaman üniformalarını çıkararak Işık Evleri’ne gittiklerinin tespit edildiği anlatıldı. Bu evlere yapılan baskınlarda M. Yanık ve Mustafa Soysal’ın askeri liselere girmesini tavsiye eden Gülen grubu üyeleriyle askeri öğrenci iken gizlice buluştuklarını, eğitim aldıklarını anlattığı ifadesinde bu faaliyetlerden çekilmek istendiğinde tehdit edildiğini söylediği ifadeleri aktarıldı.
Ecevit’e suçlama
İddianamede Gülen’in devletle umacı ve barışçı bir politika izlediği ve devlet kadrolarına sızma çalışmalarını önemli ölçüde başardığı da kaydedildi. İddianamede, Gülen’in gücünün iki kaynağı olarak oluşturduğu büyük sermaye imparatorluğu ve siyasi destek gösterildi. Yüksel, iddianamesinde Gülen’in Papa ile görüşmesine kolaylık sağlanmasını da konu ederek Ecevit hükümetini eleştirdi. İddianamede Gülen’in okullarını öven konuşmaları dolayısıyla Ecevit’e yönelik şu ifadeler yer aldı:
“Tarikat ve okullarına destek verenler Atatürkçü olamaz. Gülen’in cumhuriyete karşı durma amacı sadece Türk toplumunu eğitime ta….
(Cilt hatası nedeniyle okunamayan kısımlar)
Hüseyin Kıvrıkoğlu uyarmıştı
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, önceki akşam verdiği 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda irticai ve bölücü faaliyetlere katılın memurların ihracını kolaylaştıran KHK ile Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetleri konusunda önemli mesajlar vermişti. Kıvnkoğlu Ankara’yı sarsan sözlerinde şunları söylemişti: “irticacı ve bölücü memurlar ülkenin altını oyuyorlar. Devleti yıkmak isteyen yüzbinlerce memur var. Devleti yıkmak isteyenlerin gidip elini öpenler var. Kaymakamlardan tutun, en kilit noktalara kadar yayılmışlar. Hükümet, kriz yaratan kararnamenin Meclisten geçirileceği sözünü verdi. Bu konu prestij meselesi haline geldi. Asıl önemli olan sonuç. Hükümetin bu konudaki samimiyeti ekim ayında parlamento açıldığında görülecek.
İrticacı ve bölücü memurlarla mücadelede 657 sayılı Devlet Memurları Yasası yetersiz kalıyor. Yasaya göre memurlara yalnızca uyarı cezası verilebiliyor ve en çok 20 gün açığa alınabiliyor. Bir sepette üç dört çürük kayısı olabilir. Bunları zamanında ayıklamazsanız sepetteki diğer kayısılara da sirayet eder. O zaman bütün sepet elinizden çıkmış olur. İstanbul DGM’nin Nur cemaati lideri Fethullah Gülen hakkında Ankara DGM’nin verdiği tutuklama kararını kaldırması da düşündürücü bir durum. Ancak mahkemelerin kararları yargılamanın bittiği anlamına gelmez. O dava sürecek. Bunlar her yere sızmış durumda. Yargıya da. TSK’ya da sızmışlardı. Ayıkladık. Son Yüksek Askeri Şura’da ordudan atılan 46 kişiden 11’i bu gruptandı.
Ecevit’ten bu kez yorum yok
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun irticacı memurlar ve Fethullah Gülen’le ilgili çıkışı siyasi kulisleri dalgalandırırken, daha önce Gülen hakkındaki tutuklanma kararına `üzüldüğünü’ açıklayan Başbakan Bülent Ecevit, bu kez ‘susmayı’ yeğledi. Özellikle hükümetin KHK konusunda samimiyetinin test edileceğine ilişkin sözleri için gözlerin çevrildiği Başbakan Ecevit ‘sessiz’ kaldı.
Ecevit, Başbakanlığa gelişi sırasında gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını karşılıksız bırakırken, soruların kendisine yazılı olarak iletilmesi halinde bir açıklama yapacağını söyledi. Bunun üzerine Orgeneral Kıvrıkoğlu’nun açıklamasına ilişkin sorular, Ecevit’e iletildi. Ancak Ecevit, daha sonra haber göndererek herhangi bir açıklama yapmayacağını bildirdi.
Kıvrıkoğlu’nun açıklamalarına tepkiler
Hikmet Sami Türk (Adalet Bakanı) İddiaların somut eylemlere dayanması gerekir. Hâkimlik ve savcılık mesleğinin onuruyla bağdaşmayan veya yasalara aykırı eylemlerle ilgili her türlü iddialar titizlikle incelenmekte ve soruşturulmaktadır. Anayasa’ya göre, hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Teoman Rıza Güneri (FP Genel Başkan Yardımcısı): Genelkurmay’ın irticayla ilgili bilgileri yetersiz. Türkiye’de rejim tehlikede gösteriliyor. Bu yanlış. Genelkurmay Başkanı, irticayla ilgili görüşlerini ortaya koyabilir, ama irticayla ilgili asıl görev hükümetindir. Hükümet, Genelkurmay’ın görüşlerini uygulamak zorunda değil.
Mukadder Başeğmez (FP Milletvekili): Kıvrıkoğlu, hükümete doğrudan direktif veriyor, ‘Hele bir parlamento açılsın görelim’ diyor. Ben bunu parlamentoya karşı tehditkâr bir üslup olarak algılıyorum.
M. Ali Şahin (FP Milletvekili): NATO’ya bağlı ülkelerde askerler siyasi demeç vermez. Siyaset siyasetçilere bırakılmalı. Bu ülkede, devletin altını oyan bir takım kamu görevlileri varsa, bunların tespiti ve kamudan uzaklaştırılması yargının ve siyasi iradenin görevidir.
Emre Kocaoğlu (ANAP Milletvekili): Hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz. Ama ölçü hukuk ve demokrasidir. Türkiye, laik, sosyal, demokratik bir hukuk devletidir. Bu dört unsurdan birisi için bir başkasının feda edilmesi, devletin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir. Ancak suçun net tarifi olmak zorunda. Bu hukukun temel prensibidir. Ayrıca ceza da keyfi olarak değil, hukuki olarak verilmelidir. Hukuka aykırı çözüm olmaz.
Galatasaray’da Fethullah Gülen izi
DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Fethullah Gülen hakkında hazırladığı iddianamede cemaatin futbol kulüpleri bağlantısı da gözler önüne serildi. Böylece Fethullahçıların futbol kulüplerindeki bağlantısı ilk kez resmiyet kazanmış oldu.
Yüksel, Gülen hakkındaki iddialarına delil olarak bir Nurcunun ifadelerini gösterdi. Bir nur talebesinin anlatımlarıyla Fethullahçılık başlığı altında aktarılan anlatımların hedef kişi ve kuruluşlar bölümünde şu ifadeler yer aldı:
“Spor dünyasını dahi ihmal etmeyen cemaat özellikle Galatasaray futbol takımındaki aktiviteleriyle biliniyor. Bu küçük örnek cemaatin politika bireylerinin, vizyonlarının genişliğini ve hedeflerinin derinliğini göstermektedir.”
Galatasaray’da özellikle bu sene İtalya’nın İnter takımına transfer olan Hakan Şükür’ün Fethullah Gülen cemaatiyle yakın ilişkileri olduğu biliniyor. Fethullah Gülen bundan bir süre önce Hakan Şükür’ün nikah törenine katılarak şahitlik yapmıştı. Hakan Şükür dışında bazı Galatasaraylı futbolcuların da Fethullah Gülen cemaatine sempati ile baktıkları ifade ediliyor.
Cemaatte rant kavgası
Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in hazırladığı iddianamede ismi verilmeyen bir Nur talebesinin anlatımlarına göre, Gülen ABD’den destek alıyor ve cemaat içinde büyük rant kavgaları yaşanıyor.
Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Nur cemaati lideri Fethullah Gülen hakkında hazırladığı iddianamede ifadelerine yer verdiği ismi açıklanmayan bir cemaat üyesi, ilginç açıklamalarda bulundu. İddianamedeki Nur talebesinin itirafları şöyle:
‘Fethullah Mehdi’
“Cemaatin gözünde Gülen `Mehdi, yani son kurtarıcıdır, insan ötesi bir yaratık olarak tanıtılır. Her dediğine sorgulamadan inanılır. Gülen’in nihai hedefi Türkiye liderliğinde, İslam Birliği’nin kurulmasıdır. Cemaat tek tip insan yetiştirme gayreti içindedir. Hedef kitle ortaokulun son sınıfındaki ve liselerdeki öğrencilerdir. Önce bir ağabey gibi davranırlar, derslerinde yardımcı olurlar. Yeterli konuma geldiklerinde cemaatin öğretisi verilmeye başlanır. Üniversiteye hazırlanan gençleri FEM ve Akyazılı gibi kendi dersanelerine götürürler. Cemaat 1990’lı yıllarda yükseköğretimde büyük güç kazanmıştır.
Işık evleri
Her ‘Işık Evi’ beş, altı kişiden oluşur. Evlere kimin dağıtılacağı ve ev imamı, bölge imamları tarafından belirlenir. Evin amacı cemaat öğretisini empoze etmektir. Harp okullarına ve askeri liselere girecek çocuklar gizlice eğitilir. Bu çocuklar özel evlere gider. Üniversitelerde alt kadrolara hakim olma savaşı içindedirler. YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni açılan üniversitelerin kadro ihtiyacını karşılamak üzere yurtdışına gönderdiği öğrencinin çoğu dinci örgüte mensuptur. Devlet, her yıl bu öğrencilere 40 bin dolar harcama yapmaktadır.
Esnaf örgütlenmesi
Esnaf, cemaatin lojistik ve para kaynağıdır. Özellikle Ramazan ayında büyük para toplanır. Esnaf duygusal konuşmalarla etki altına alınır. Bu toplantılar Çırağan Sarayı’nda bile yapılıyor. Esnaf beş; altı yıl önce bir araya gelerek İş Hayatı Dayanışma Derneği’ni kurdu. Bu dernek, esnafın eğitimi için toplantılar düzenler. Türk cumhuriyetlerindeki yatırımlarda da aslan payı Fethullahçılarındır. Fethullah Gülen, ABD’den destek almaktadır. Bu destek cemaat üyelerinden gizlenmektedir. Bu kanıtlandığı zaman çözülmeler olacaktır. Siyasiler Gülen’i radikal İslam’ın alternatifi olarak görüyor. Siyasiler, sahip olduğu oy potansiyeliyle siyasal ve ekonomik gücünden dolayı da Fethullah Gülen’i desteklemektedir.
Kız arkadaş fetvası
Cemaatte 10 sene önce bir örgüt mensubunun kız arkadaşının olması hayal bile edilmezken, bugün bu konuda fetva verilmektedir. Bu da cemaat üyelerinde kuşkulara yol açıyor. Ayrıca örgüt içinde hesaplaşmalar ve rant kavgaları olmaktadır. Gülen’in ölümü durumunda örgüt sarsılır, ancak cemaatteki maddi çıkar örgütü hayatta tutar.”
DSP’nin canı cehenneme
Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen’in konuşmalarından oluşan dokuz video kaseti delil olarak gösterdi. Gülen’in kasetlerde partilerle ilgili söylediği ilginç sözler dikkat çekti:
“Adliye ve mülkiyede, aynı cephede sayılabilecek, bize sıcak bakan ve inkâr etmeyen siyasiler vardır. Bunlar Refah’tan DYP’ye kadar uzanan bir siyasi yelpazedir. Onlarla çatışmadan, aramızdaki farklı müşterekleri ortaya koyarak, o çizgide belli bir münasebet tesisinde yarar var. Halk Partisi’nin yaptığı kötülüğü tahmin etmeniz mümkün değil, benim çocukluğum o ki yani Halk Partisi kurulduğu zaman benim yaşım 11’di. Ama yaşadıklarımdan 300 sayfalık kitap çıkar o döneme ait. Bugün bence SHP, DYP, DSP, canları cehenneme. Bunlar kadimden bu yana devam edegelen temerrüt (direnme) düşüncesinin eşsiz emsalsiz temsilcileridir. Menderes’i asmalarını, düşünün 33 sene geçmiş, affedemedim ve asılmasının yüzde 50 vebali Türkeş’in boynunda.” (Radikal)
Eylül 2000 – Haberler Radikal gazetesinden derlenmiştir.
Kimsin sen herşeyi güzel yazmışsı sonunu kötü bitirmişsin Türkeş i suçlama adam asılmasını istemedi karşı durdu en son adamı srüdrüler aç belgeselleri izle laf söyledi bal kabağı işine bak hadsiz…
Turk insani maalesef okudugunu anlamiyor.yazida gecen Menderesin asilmasinin yuzde 50 vebali Türkeşindir”ifadesini gülen kullanmis.ki kaynaklar da idama karsi olan ama son anda ,menderes ve 2 bakanin idamini onaylayan tarafa gecen 2 mbk uyesini Türkeş ve reformist arkadaslarinin kendi yanlarina cekerek 13 oyla idami onayladiklari hakikattir.gercekler acidir.Turkes ve arkadaslari kendilerine reformist grup diyorlardi ve amaclari kendi askeri hukumenlerinin en az 10 yil iktidarda kalmasi idi.bu yuzden bu grup mbk dan tasfiye edilip Turkes dahil yurtdisi elciliklere surgune gonderilmistir.kaynak kurmay albay mbk baskani sami küçük un anilari.
Nuh mete yüksel in öldürülmemesinin sebebi,örgütün amacının yanlış tespit edilmesindendir.
Petkulak Gülen,asla ve asla dine dayalı bir şeriat devleti kurmayı amaçlamadı,
Emperyalistlerin,Atatürkçü laiklerden oluşturduğu gladyonun,etkisinin ve amacının dışına çıkmasından dolayı,bunları tasfiye etmek ve Türkiyeyi yeniden kontrol altına almak amaçlı,muhafazakarlardan oluşan yanlış bir din anlayışına sahip,tamamen batının hizmetinde olan bir örgüt kurup ,bu örgütüde Petkulak Gülen vasıtasıyla kontrol edip yönetmek istediler.
Tabiki papaz herzaman pilav yemez,
Şimdiye kadar yaptıkları planlar tuttu ama herzamanda tutacak diye bir kaide yok.Bu sefer tutmadı,baltayı tala vurdular.
Bu milllet uyandı artık planları bozmaya başladı,batının artık herşeyi açıktan yapmaları bu yüzden.
Aynen öyle. Öldürülmemesinin nedeni bu. Doğru teşhislerde öldürüyorlardı.
Nuh mete hukukcu. “Halkın içinde olmadığından”, bu şekilde yükselen bir entelektüel olduğundan, biraz ezbere giden biri. Yine de iddialarının bir kısmı doğru. Bu topluma fransız olma entelektüelliğini (intellektini, fikir adamlığını) Askeri kanatta da gözlemliyoruz. (Bu öncülerin hepsi fikir adamı, zihin adamıdır, meslekleri ikincildir)
Bir insan önce toplum içinde, sonra askerde, sorna siyasette bulunur (ne teoriyi, genel kültürü, sahaya tanık olmayı ihmal etmez) ve gerkli gözlemleri 40 yaşına kadar yaparsa bu konularda cahil kalmaz. Atatürkün özelliği buydu. Ülkeyi şehir şehir, görevleri yardımıyla zaten tanıyordu. Görev yapmadığı bölge kalmamıştı. Osmanlının doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi. (Sadece kafkasyada yapmadı sanırım. Ama sanıyorum ki orada askeri varlı kısıtlıydı normal. kıstlı oluşu 1800lere dayanıyor)
Gerçekten de, şahsen daha az bilinip gerçekleri söyleyenler; Fetullahcıların bilincini, vicdanını rezonansa soktuklarından dolayı öldürülmüşlerdir. Bu bilgiye güveniyorum. Fetullahcıların işlettiği faili mechullerde metot olarak, Fetullahcıların ve Askeri kanattaki bazı adamlarının işbiriği olduğunu zannediyorum. Ta başından beri. Kibirlerinden yükselmiş insanların yapacağı en son alçaklık cinayetlerdir.
Firavun düzenlerinin varacağı son yer budur. Erdoğan da bu işlere girmeden emekli olmalıydı ama düzen olarak Fetullahcılara benziyor malesef. siyasi veya devlesel bir organizasyon olması hiçbir şey dğeiştirmez. İroniktir, devlete tapan mhp ve millliyetçilerle sürdürülüyorlar.
Erbakanın hatası kendi kuşakdaşlarıyla aşırı tartışıp onları dinleri minleri nedeniyle hor görmesi, biraz dda bu yüzden işe yaramaz dincileri (tahsile olan saygısına rağmen) etrafına yğmasıydı. Buna rağmen şu tespiti doğrudur: “Erdoğan, biz çalışırken aylaktı” yani dersini tam çalışmadı. Evet çalışsa daha farklı olabilirdi.