Daha önce Tansu Çiller ve Bülent Ecevit ile görüşen Fethullah Gülen önceki gün de Mesut Yılmaz ile bir araya geldi.
ankara’da “Bir yakın dostun” evinde yapılan görüşmede Fethullah Gülen, Mesut Yılmaz’a Türkiye’nin son durumuyla ilgili düşüncelerini anlatarak şu mesajları verdi:
“Anayasa değişikliği ile demokratikleşme, Türkiye’nin iç ve doş politikası açısından önemli. Özellikle sağ partiler birlikte hareket etmeli. ANAP Turgut Özal’a sahip çıkmalıdır. Mafyanın etkinliği Türkiye’yi rahatsız edecek boyutlara gelmiştir.”
Fatih Çekirge Yazıyor…
Anayasa tartışmalarının yaşandığı saatlerde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz Ankara’da “bir yakın dostun evinde” önemli bir görüşme yapıyor. Mesut Yılmaz, daha önce Başbakan Çiller ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit’le biraraya gelen Fethullah Gülen Hoca’yla buluşuyor. Görüşme yaklaşık 2 saat kadar sürüyor. Ve Anayasa değişikliklerinden sağ partilerin birlikte hareket etmelerine kadar birçok konuda Yılmaz, Gülen’in görüşlerini dinliyor. Konu birara rahmetli Özal’a gelince Fethullah Gülen şöyle diyor: “Turgut Bey’e sahip çıkmalısınız” Aslında bu söz ANAP içinde bir süredir giderek alevlenen “Turgut Bey’e neden sahip çıkılmıyor?” sorusunu da içinde barındırıyor.
Oysa Mesut Yılmaz ANAP’ın kuruluş yıldönümünde ANAP’tan ayrılan bütün herkesi partiye davet ederek bir “Özal’cılar evinize dönün” denemesi yapmıştı. Ancak Fethullah Gülen, bu denemenin de ötesinde çok ilginç de bir isim veriyor… Örneğin Yusuf Bozkurt Özal gibi isimlerle birlikte hareket edilebileceğini söylüyor. Ve bunları da söylerken herhangi bir partide birleşmeden öte, Türkiye’nin şu andaki şartlarının sağ partilerin birlikte hareket etmesini gerektirecek kadar ciddi olduğu
temelinden hareket ediyor. Örneğin Güneydoğu’nun bir parçalanma tehlikesi içinde olduğu ve Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na doğru demokratikleşme adımlarını attığı günlerde DYP ve ANAP’ın bir ittifak kurabileceğinden sözediyor.
Gülen- Yılmaz görüşmesinin önümüzdeki dönemde meydana gelebilecek bazı gelişmeler açısından bir başka önemi daha var Orada konuşulanların üçüncü ağızlardan anlatılmasından çıkardığı bu önemli sonuç şu: Türkiye bir siyasi bunalıma düşmeden DYP-ANAP koalisyonuyla seçime gitmelidir. Bu sonuç elbette benim üçüncü ağızlardan dinlediklerim üzerine yaptığım bir yorumdur.
Ancak Fethullah Gülen Hoca’nın CHP’nin bazı bakanlıklardaki uygulamalarından yakınması bu yorumu kuvvetlendiriyor. Nitekim konuşmanın genel havasına bakıldığında, Anayasa değişiklikleri, Avrupa Topluluğu ve Gümrük Birliği gibi önemli konularda yaşanan bloklaşmaların Türkiye’yi çok ciddi ve yanlış kampalara bölmesinden duyulan endişe hissediliyor. Avrupa topluluğunu isteyenler istemeyenler. Laik-Antilaik. Anayasa’nın 24’üncü maddesini değiştirmek isteyenler istemeyenler.
İşte bu kamplaşma, örneğin Avrupa Topluluğu’na girmek isteyen ancak laiklik baskısını da gereksiz bulan bir alternatifi ortadan kaldıryor… Yani bir insan hem devletin laik olmasından doğan baskıya karşı çıkabilir, hem de Avrupa Topluluğu’na girmek isteyebilir. İşte bu kamplaşmada buna imkan olmayacaktır. Avrupa Topluluğu’nu isteyenler laiktir. Laik olmayan Avrupa Topluluğu’nu isteyemez. “Ya Refahçı’sın ya laik Cumhuriyetçi ve Avrupa’cı, birisinden birisini seç” gibi bir “referandum kamplaşması” Türkiye’de ciddi sancılar, bölünmeler yaratabilir. İşte bütün bu endişeler Ankara kulislerinde ciddi tartışmalar yaratıyor.
Tahmin ediyorum, Fethullah Gülen Hoca da görüşmede, bu sıkıntının sinyallerini Yılmaz’a iletiyor.
Bu anlamda önümüzdeki günlerde Çiller’in, “Haydi referanduma” diyebilme ihtimali vardır. Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde Çiller referandumun şu tarafını alacaktır: Laik, çağdaş, Avrupa Topluluğu’nu veAtatürk’ün gösterdiği “Muasır Milletler seviyesi”ni hedefleyen ve bunu gerçekleştirmek için bu anayasa değişiliğini isteyen DYP ve CHP.. Diğer tarafta bu değişiklikleri, ANAP ve DYP içindeki muhazakar ve muhaliflerle birleşerek Meclis’te engelleyen bir Refah Partisi… Peki bu senaryoya göre ANAP ne yapacaktır? İşte bütün mesele de budur. Referanduma gerek kalmazsa ANAP kurmaylarında bir başka korku büyümektedir. Bu senaryoya göre ANAP Çiller’e destek vererek bu Anayasa değişikliklerini onayladığı anda Çiller şöyle diyecektir:
“Meşrutiyetten buyana ilk sivil anayasa değişikliğini ben yaptım, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne ben sokarım. Haydi Türkiye seçimlerde sizden oy istiyorum.”
Evet, afişler bastırılıyor ve müthiş bir propaganda başlıyor. Bu durumda Anayasa değişikliğinin Meclis’ten çıkması da referandum da siyaseten Çiller’e prim getiriyor. Acaba Yılmaz, başbakanlık’ sırasında seçime yani halka gitmesinin “kaçaklık” olarak tanımlandığı bir ortamda, bu Anayasa değişikliğini Çiller’in değil, Meclis’in yaptığını ne kadar anlatabilecek? İşte şimdi Meclis’te bu Anayasa santrancının hamleleri yapılıyor…
Haziran 1995 – Sabah Gazetesi Arşivi