Adnan Kahveci’nin ölümünün ardından Milliyet gazetesi yazarı Taha Akyol’un kaleme aldığı yazı… / Adnan Kahveci kimdir?
Ne kadar da gergin günler yaşıyoruz! Adnan Kahveci ile eşi Füsun Hanım’ın trafik kazasında öldüklerini duyduğumda, belki bir saliselik tuhaf bir ferahlık hissettim: iyi ki terör değil! Ve bir salise sonra, bir dostu, bir “sivri zeka”yı, bir insanı kaybetmenin derin hüznü… Beklenmedik bir ölümün şoku… Ölüm bir hayat kanunu… “Her nefs ölümü tadacaktır.” Ama beklenmedik ölümler daha bir hüzün ve şok meydana getiriyor. Hele de pusu kurarak, bir hayata kıymayı planlayarak icra edilen terör olayları… İnsanoğlunun bir tarafında galiba gizli bir canavarlık var. İnsanlığın ezeli derdi olan terör, bu canavarın dürtülmesi oluyor. Şimdi İran’ın terör odakları ülkemize “canavar ihracı” yapıyor. İnsanları öldürmek için! Halbuki Yunus Emre ne diyor? Bu dünyada bir nesneye Yanar içim, göynür gözüm Yigit iken ölenlere Gök ekini biçmiş gibi.
KAHVECİ’yi 1983’te tanıdım. O ANAP’ın vetolu kurucusu, ben Yankı dergisinin muhabiri… İlk dikkatimi çeken yönü, “sivri zeka”sı idi. Cebinde daima taşıdığı hesap makinesini çıkarmış, “ehliyet cüzdanı” yerine ‘sürücü kartı”vermenin ne kadar tasarruf sağlayacağını hesap ediyordu… ANAP döneminde uygulamaya konulan güzel projeleri oldu. Fakat bazen Adnan’ın projeleri fantezi haline gelirdi.
Toplumların böyle “sivri zekalı” insanlara ihtiyacı vardır Alışkanlıkların kalıplarını kırarlar, zihinlerin sarsılıp bir daha düşünmelerine yardımcı olurlar, ufuk açarlar… Bir parti kuruluş yıldönümü kutlamalarında ne yapar? Kendini över tabii… Hayır, ANAP’ın mayıstaki kuruluş yıldönümü için Adnan başka bir teklif getirmişti: Ülkemizin önde gelen siyaset bilimci ve sosyologlarından rica edelim, ANAP’ın geçen 10 yılını İnceleyen yazılar yazsınlar. Böylece bir de onların aynasından kendimize bir bakalım. Neyi iyi yapmışız, neyi kötü? Bunu bir kitap halinde yayınlayalım. Son çalışması bu konudaydı.
ADNAN Kahveci, ANAP’ta lider adayı olmaya hazırlanıyordu. Fakat “benim ekibim” diyebileceği tek milletvekili, tek parti yöneticisi yoktu… Dünya görüşü gibi mizacı da “bireyci” idi. Liderlik tasavvurunda iki şeye güveniyordu: Biri biraz 19. yüzyılın “icat tutkusu”nu andıran projeleri, öteki kamuoyundaki haklı dürüst imajı… Dün hayatını kaybettiği Ankara-İstanbul yolculuktan hemen her hafta tekrarlanırdı: Seçim bölgesi Kartal’da falanca gecekondu mahallesinin falanca sokağında halkla ilişkiler… Baca temizliğinden çöp toplamaya, çevre kirlenmesine kadar icatlarını anlatırdı… Bazen da evinde en zıt kutuplardan aydınları çağırıp yapılan “sivri zekalı” sohbetler… Fakat dikkat Adnan’ın bu “tek kişilik ordu”su, seçimlerde 40 bin tercih oyu almıştı! Bir ekip kuramıyordu ama halkla ilişkileri çok iyi “dizayn” edebiliyordu. Artık Adnan Kahveci yok. Artık felsefi değilse de “teknik” görüşleri* zihinleri silkeleyecek insan malzememiz büyük, çok büyük bir kayba uğramıştır. Mehmet, Aslıhan ve Cihan, artık anasız ve babasızdır. Adnan ve Füsun, fırtınalı bir hayattan sonra ebediyete birlikte gittiler. “Gök ekini biçer gibi…• Türkiye, gerçekten üstün zekalı ve birinci sınıf kalitede bir siyaset ve devlet adamını kaybetti. üzüntümüz derindir.
Kahveci’lere Allah’tan rahmet, çocuklarına acil şifalar diliyoruz.
6 Şubat 1993