Cem Yılmaz’dan şaşırtıcı itiraf: Farkındayım, benim moda olduğum dönem artık geçti. İnsanlar şimdi benim hatıra olmuş esprilerime gülüyorlar.
İnsanları sürekli olarak “güldürmeye mecbur olmak” aslında acı veren bir iş olmalı. Şov dediğin boyacı küpü değil ki, sok çıkar güldür insanları.
Espri dediğimiz şey de zaten zeka ile sınırlı. Ama gelin görün ki, Cem Yılmaz’ın zekası ve yaratıcılığı her türlü sınırı zorluyor. Bir çorbacıda paparazzilerin baskısına uğradığında da güldürüyor insanları, bir reklam ajansının yaratıcı ekibine önderlik ederken de…
Peki ya bir gün “söyleyecek sözüm kalmazsa” diye endişe ettiği oluyor mu Cem Yılmaz’ın? Bu soruya verdiği yanıtın içinde bizleri şaşkınlığa uğratan samimi itiraflar da gizli:
“Bizim bir ara moda olduğumu zdönemde bu işi yapan çok fazla insan yoktu. Zannedildi ki böyle bir furya var. zaten en fazla üç kişiydik. Benim moda oludğum zaman artık geçti. Ben onun farkındayım. Yalnızca insanlar artık benim eski şovlarımdaki hatıra olmuş esprilere gülerler. O bir evreydi, geçti. Ben malzememi yağlamadan, yalan yüklemeden veriyorum. Bu ölümsüz bir şey. Aslında bununla da dalga geçebilirim. Hani vardır ya ‘ben kalıcı olacağım’ diyenler. Bu pop dünyasında çok zikredilen bir laftır. O dünyanın özüne aykırı bir laftır. Hem popüler olup hem kalıcı olmak mümkün mü?”
Evime kimse gelmiyor
Her ne kadar Cem Yılmaz’ın magazincilerle arası iyiymiş gibi görünse de aslında çokça şikayeti var. (Levent’teki evinin önünde pek çok akşam paparazziler pusu kuruyor) Adam genç, karizmatik, paralı, şöhretli. (Yakışıklılık olayına pek girmiyoruz. Çünkü iki lafının arasında ‘ulan ne çirkin adamım ya’ deyip duruyor) Eh, bu durumda aşk trafiği de hızlı olacak haliyle. Ama gelin görün ki Cem paparazzilerin kuşatması altındayken hayatını dilediği gibi yaşayamıyor. Tabii ki rapi hayatı sürdüğü pek söylenemez ama sırf göz önünde olduğu için kendi kendine kısıtladığı, ertelediği bir özel yaşaı var. işte kendi sözleriyle Cem’in yakınması;
“Şimdi bizim eve kim girerse, onunla ilgili aşk haberi yapıyorlar. Yani bu kadar da olmaz ki. Dolayısıyla bana kimse gelmez artık. Bu ciddidir. Geçenlerde Nil Karaibrahimgil birkaç kez gelip gitti evime. Ben daha yeni taşınmıştım. Benim önceki evime de girer çıkardı. Hemen ertesi gün aşk haberleri çıktı. Bir daha da gelmez. Şimdi takdir edersiniz ki ben aşağı yukarı herkesi tanıyorum Türkiye’de. Bir iki nadir köyde insan kalmıştır tanımadığım. Herkes de beni tanır ve evime gelmesini isteyeceğim arkadaşlarım vardır. Çünkü dışarıda çok vakit geçirmiyorum. Ama artık gelmiyorlar valla. Artık hiç kimse gelmiyor ya ! Bu durumdan rahatsız oluyor arkadaşlarımız.”
Yılmaz Erdoğan ve Okan Bayülgen’e dokundurdu
Laf lafı açıyor ve söz dönüp dolaşıp Yılmaz Erdoğan ve Okan Bayülgen’in özel hayatlarına geliyor. Okan Bayülgen’in şarkıcı Deniz Seki ile villasının bahçesinde görüntülendikten sonra kameramanlara saldırmasını pek anlamlı bulmuyor Cem.
“Valla ben olsa möyle davranmazdım. Çünkü bunun daha sonra televizyonda malzeme olarak kullanılacağını biliyorum. Nitekim Okan için de bu böyle oldu. Üstelik ben kameramanlar ile fiziki temas kurmam. Bu benim tarzım değildir.”
Cem’e “Sözde Yılmaz Erdoğan, Sinem Güven’i ‘Beni çok güldürüyorsun’ dediği için terk etmiş. Sen de böyle bir durumda onun gibi mi davranırdın? Diye soruyoruz. Yine Cem’ce bir yanıt geliyor:
“Eğer bir kız arkadaşım bana ‘beni çok güldürüyorsun’ deseydi çok mutlu olurdum. Nadir duyduğum bir şeydir çünkü. (Kahkaha atıyor) Kuran çarpsın öyledir. Doğrusunu söylemek gerekirse benim uzun zamandır bir kız arkadaşım yok. Olmama nedenleri de bizim bu gerçeküstü altyapımızdan kaynaklanıyor. Bana öyle bir geçmiş hazırladınız ki öyle bir profil çıkardınız ki normal bir insan evladıyla benim uğraşmam mümkün değil. Dolayısıyla dışarıdan getirtiyoruz. (Şimdi kahkaha sırası bana geçiyor)
Kasım 2002 / Sabah Gazetesi Arşivi
yazıları eklendiği tarihi değil haberin yayınlandığı tarihi girin
Altında yazıyor.