En Büyük eğitim hayat üniversitesidir
“Türkiye bir süpermarketçiliğe gidiyor, bakkalların ömrü fazla değil, bunu hükümet de kabul etti. Bizde meyve ve sebze seçilir, bu da fireye yol açar. Süpermarket bunu karşılayabilir ancak manav karşılayamaz.
19 yaşımı bitirirken iş hayatına başladım. İki yıllık tecrübeme dayanıp gençlere şunu öğütlemek istiyorum: Çalışmaya erken başlasınlar, gençken insan işi daha iyi kavrıyor.”
“Gençlik Yılı”nda genç bir patron bu haftanın konuğu. Henüz 21 yaşında. Demirören Şirketler Grubu Yönetim Kurulu üyesi ve Ankara Pazarlara murahhas azası. Kısacası Erdoğan Demirören’in oğlu, grupta ikinci kuşağın ilki Yıldırım Demirören.
Ünlü bir babanın oğlu olarak iş çevreleriyle tanışman kolay oldu mu?
İşe başlamam kolay oldu. Okulu bitirdikten sonra her gün Erdoğan beyin yanında günlük çalışmaları takip ettim. İşin akışına tanık oldum. Okul yıllarında, okul hayatı okul hayatıdır, iş hayatı iş, diye düşündüğüm için o zamandan hiç deneyimim yok. 19 yaşını bitirirken başladım
19 yaş böyle bir sorumluluk için erken değil mi? Şimdi ne hissediyorsun?
Babam 18 yaşında başlamış. Tabii durumumuz çok farklı. Babam sıfırdan başlamış, bense Erdoğan Bey’in oğlu olarak bu hayata girdim. Benimki daha güç. İnanın bazen konuşmada bile güçlük çekiyorum. Herkes babamdan söz ediyor. Gerçi artık alıştım. Ve iki yıllık tecrübeme dayanıp, gençlere şunu öğütlemek istiyorum. Çalışmaya erken başlasınlar. İnsan için en büyük eğitim, hayat üniversitesidir. Gençken insan işi daha iyi kavrıyor.
Yıldırım Demirören süpremarketçilikle ilgili hiçbir fikri olmadığı halde Ankara Pazarlarında nasıl sorumluluk üstlendiğini şöyle anlattı:
Yine günlük bir toplantıdaydık. Erdoğan Bey Ankara Pazarları müdürleriyle münakaşalı bir toplantı yapıyordu. Bazılarının işine son verdi. Sonunda yeni kararlar alırken ben göreve talip oldum. Kabul etti. Geçen şubat ayından beri yürüttüğüm bu işe alıştım. Şimdi 300 kişilik kadromla daha iyi hizmet vermek için çaba harcıyorum.
Türkiye’de hiç değilse büyük şehirlerde süpermarketçiliğin yaygınlaştığını söyleyebilir misin?
Bence Türkiye artık süpermarketçiliğe gidiyor. Bakkalların ömrü fazla uzun değil. Hükümet de bunu kabullendi. Bizim büyük bir kar marjımız yoktur. Müşteri bizde meyve ve sebzeyi seçer, bu da bir fireye sebep olur. Bunu biz karşılayabiliriz ama bir manav karşılayamaz. Biz büyük ciromuz olan konserveyi mevsim başında alır, zaman içinde fiyat artışını önleriz.
Peki yazarkasa için ne dersin. Yararlı mı?
Bence süpermarketçilik yakında kompütüre bağlanacak. Tıpkı Avrupa’daki gibi, satılan bir mal otomatikman merkezde hafızaya kaydolacak. Yazarkasa sebebiyle vergi kaçırılması da önleniyor.
Yıldırım Demirören, uzun boylu, sporcu bir genç. Konuyu biraz da özel zevklerine ve spora getirdim.
Tenisi dedi, çok seviyorum. Hergün oynuyorum. Okulda futbol oynardım. İsviçre’de okul karmasında oynarken, bacağım kırıldı. Futbolu bıraktım. Ancak vücudum spora alışkın, bırakınca hemen şişiyor.
Bir an duraklayan küçük Demirören şöyle devam etti:
Biliyor musunuz, ben denizde büyümüş olmama ve çok iyi yüzmeme rağmen, denizden çok korkuyorum. Bu son zamanlarda bana hakim olan bir his. Tekneyle açılamıyorum. Bir defa bir arkadaşımı şaka olarak denize itmiştim. Yüzme bilmiyormuş az daha boğulacaktı. O günden sonra korkuyorum. Arabada da sürati çok severdim. Bir kaza geçirdim. Şimdi onu da bıraktım.
Son olarak, biraz da giyim zevkinden söz eder misin?
İşe başladığımdan beri daima kravatlıyım. Özel hayatımda spor giyinirim. Ancak gençlerin tutkusu kot pantolonu hiç sevmiyor ve giymiyorum.
Eylül 1985 / Bulvar gazetesi