Son yıllarda eskisi kadar gündemde olmayan İlhan İrem yeni bir kasetle müzikseverlere yeniden merhaba dedi. / İlhan İrem röportajı…
Türk pop müziğinin sayısı bir elin parmak sayısını geçmeyecek, yapıtlarıyla ses getiren, yıllardır bu müzikle uğraşan sanatçılardan biridir İlhan İrem. Yapıtlarını sessiz sedasız geliştirir ve bir bomba gibi müzik piyasasına atar. O öyle bir ayda, altı ayda bir yapıt ortaya çıkarmaz. Yıllar alır onun şarkılarını ortaya çıkarması için. Uzun bir süredir sesi soluğu çıkmayan İlhan İrem, kendi dünyasında yaşamaya karar verdi. Bu da topluma karşı bir başkaldırı idi. Sesi soluğu çıkmayan sanatçı, artık istenmiyor muydu yoksa o mu ortalıkta dolaşmak istemiyordu? Bu soruların cevabını almak için çaldık İlhan İrem’in kapısını.
Evi çok ilginç
Şarkıları gibi evi de oldukça ilginçti sanatçının. Yanan mumlarla aydınlanan oda, eski eşyalarla döşenmişti. Duvardaki ilk fotoğraf makinesi, yerdeki eski dikiş makinesi, antika sayılacak konsol, koltukların üstündeki annemizin sandığından çıkan işlemeli örtü İlhan İrem’in ruh dünyasını da yansıtıyordu. “Koridor” kaseti yine olay olmuştu İlhan’ın. O bir zamanların çapkın İlhan İrem’i evlenmiş, eşiyle mutlu bir yaşam sürdüğü boğaz sırtlarındaki bu evinde ortaya çıkarmıştı “Koridor”u. “Koridor”, sekiz yılda ortaya çıkan bir yapıt. “Böyle söyleyince bazıları yanlış anlayabilirler. Bu adam bu işi bilmiyor mu? Herkes bir kaseti birkaç ayda ortaya çıkarıyor. Bu neden böyle uzun sürede yapıyor diye. Ama ben işimi çok titizlikle yaptığım, bir gitar solo için sabahladığım için “Koridor”, sekiz yılda ortaya çıktı” diyor İlhan İrem.
İlhanca tepki
Nedir “Koridor”? ne anlatıyor bu kasette yer alan şarkılar… Bu soruların cevabını şöyle veriyor İlhan İrem…
“1985 yılında düşünmeye başladım Koridor’u. Hemen başlayıp bitecek bir albüm değildi. Yaşadıklarım ve gördüklerimle gelişmesi gerekiyordu. 85 yılında başlayan bu öykü 94 Mart ayında bitti ve yayınlandı. Koridor, Türk popunda değil, dünyada en uzun sürede tamamlanan albümdür. Sevgiyi çok derinlemesine anlatan bir sanatçı olduğum için sevgi sözcüğünün bir boş laf gibi dillerde sakız edildiği bu dönemde Koridor biraz mistik biraz soyut İlhanca bir tepki albümü.
Büyülü beraberlik
Altı ayda bir tomografi, her ay kontrol derken günlerini üç yıllık eşi Hansu ile geçiriyor. Evet o bir zamanların çapkın, nerede sabah orada akşam diyen İlhan İrem’in gönlünü çalan sarışın Hansu… Özgürlüğüne düşkünlüğü nedeniyle evlilikten her zaman kaçan İlhan İrem, Hansu ile evliliğini şöyle anlatıyor:
“Sanki kainatlar içinde diğer parçamı bulmuş gibiyim. Aynı frekanslarda buluşuyoruz, büyülü bir beraberliğimiz var. Bu koridora da yansıdı. Hansu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Psikoloji mezunu. Bugünlerde öykülerini bir kitap haline getirme hazırlığı içinde. Çok yetkin bir yazar ve ozan Hansu. Biz onunla evlilikten öte bir şey yaşıyoruz. Aynı titreşimlerde bütünleşiyoruz. Onunla sabahlara kadar mumlar altında kitap okuyoruz, şarkı sözü yazıyoruz, beste yapıyoruz, sevişiyoruz. Onu bulmak benim için büyük bir mucize. Kaçışa karar verdiğim an Hansu ile karşılaştım.”
Seçici oldu
Sanatçı olarak kalıcı eserler bırakmaya karar verdikten sonra başta dostları olmak üzere röportajlarında ve TV programlarında seçici olmaya karar vermiş. “Her yayın organında her TV programında her talk Showda yer almak istemedim. Türkiye’de cilalı imaj devri başladı. Dışı cilalı içi boş insanlar bir yerlere gelmeye başladı. Bu olay artık doruk noktasında. Kendimi diğer insanlardan ayrımsadım. Bu insanların bulunduğu olgu içerisinde yer mi yok diye düşündüm. Bunu da müziğimle, kitaplarımla anlattım. Bu yüzden ortalardan yok oldum.” Peki ne zaman ve hangi durumlarda var İlhan İrem? Senaryosunu kendi yazdığı kliplerde, solo TV programlarında, konserlerde ve felsefesini aktarırken çarpıtılmadığı yayın organlarında seslendirecekti hayranlarına. Gerçek müzikseverlere.
Gençlere kızmıyor
Son yıllarda yapılan müzikler, hergün müzik dünyasına katılan yeni isimler için neler düşünüyordu İlhan İrem…
Kimleri dinliyor? Kimleri kalıcı buluyordu. “Arabesk müziğin hegemonyasından kurtulmak için arabeskin ezgilerini müziklerine kattılar. Bu yola çıkış olarak iyi bir yöntemdi. Türk pop müziği üreticilerinin kültürleri arabesk yapanlardan daha iyiydi, ritm bilgileri vardı. Batı müziğini dışlamaktansa içe almakta yarar vardı. Kar kapısı olunca bir de devreye bilgisayarın ritmleri girince bu müzik giderek yozlaşmaya başladı. Hazır ritm üzerine nakaratlar yazmaya, beste bile denemeyecek mırıldanmalarla büyük tirajlar elde etmeye başladılar. Bu da talep gördü. Ve piyasadaki dört tane insan besteci, söz yazarı, aranjör, yapımcı, (Bizim yaptığımız doğrudur) diye savundular. Türk pop müziğinin yozlaşmasına çanak tuttular. Ben gençleri suçlamıyorum. Çünkü bir çoğu böyle bir gelgeç rüzgarında kullanıldıklarının farkında değiller. Beni daha da üzen eskiden yapıtlarına şapka çıkarttığımız birçok sanatçının da bu ucuz müzik tarzına teslim olmaları. Bir de kendi arabesk söylemlerini dile getiren genç şarkıcıları hami, anne, abla olarak destekleyenler var. Bu iş bu kadar ucuz ve basit değil. Türk popu yapılan besteler ve yazılan sözlerle “Yellenmeye” kadar geldi. Hiç kimsenin Türk dinleyicisini bu kadar hiçe saymaya hakkı yok.
30 Mart 1994 – Yeni Günaydın gazetesi…